Kas İskelet Tümörleri'nde Etkili mi?
Radyoterapi’de kullanılır
Kötü huylu ve yayılmacı iyi huylu iskelet tümörlerinde, cerrahi öncesi/sonrasında kemoterapinin yanı sıra radyoterapi uygulaması yapılmaktadır. Sarkom hücreleri karsinomatöz hücrelere göre daha duyarlı olduğundan ve iskelet tümörlerinin büyük çoğunluğu bu yapıda olduğundan radyoterapi tedavinin parçası olarak kullanılmaya devam edilmektedir.
Radyoterapi çoğalma ritmi artan hücrelerde bölünmeyi durdurarak öldürücü etkisini ortaya çıkarır. Işınların hedeflendiği alanın tamamında normal hücreler de yenilenme sırasında zarar gördüğünden istenmeyen etkileri azaltmak için doğrudan tümör bölgesine odaklanan tedavilerin araştırılması sonucu Proton Işın Tedavisi ortaya çıkmıştır.
Proton ışınları klasik radyoterapi ajanları gibi X-ışınlarını kullanmadan yoğun radyasyonu tümörlü bölgeye tümör büyüklüğü kadar genişlikte hatta çok dar hüzmelerle ulaştırabilir. Tümöre ulaşırken normal dokuları geçerek radyasyon etkisi yapsa da hedeflenen dokunun arkasına geçmemesi büyük avantajdır.
Henüz sadece tümörlü bölgede yoğunlaşan radyasyon ışı odaklama işlemi yapılamadığından proton ışınlarının hastaya belli pozisyonlar verilerek olabildiğince kısa yoldan uygulanmaya çalışılması bu sebepledir. İyi bir planlama ile tümör ne kadar derinde olursa olsun ışın izi seçilerek en uygun tedavi planlanır.
Hangi tip kanserlerde etkindir?
Çocukluk çağı tümörlerinin çoğu radyasyona karşı son derece hassastır.
Prostat kanserleri,
Beyin tümörleri,
Spinal tümörler,
İskelet Sarkomları (Kas / Kemik / Kıkırdak),
Meme Kanserleri ve bunların metastazlarında etkilidir.
Proton tedavisinin klasik radyoterapiden farkı nedir?
Proton Işın Tedavisi'nin klasik radyoterapiye göre daha az doku hasarı yaptığı bilinmektedir. Etraf dokuları ve tümör arkası dokulara zarar vermeden kanser hücrelerini yok eder. Klasik radyoterapiye göre 3 yıllık yaşam oranının yüzde ellinin üstüne çıkması beklenmektedir. Tamamen iyileşen vaka sayısı bildirimleri artmaktadır.
Proton ışının elde edilmesi klasik radyoterapiye göre çok maliyetli ve zordur. Bir futbol sahası büyüklüğünde özel bir bina inşası gerektirir, bu merkezde tüm atık sistemleri özel tasarlanır. Bir proton merkezinin maliyeti milyon dolarlar seviyesindedir ve en az iki yıllık çalışmayla işler hale getirilebilir.
Ortopedik Cerrahide Avantajı
Ortopedik tümör cerrahisi ağır vakalarda uzuv kaybı ile sonuçlanır. Özellikle pelvis ve omurga tümörleri gibi uzuvlardaki geniş alanların çıkartılması hayatla uyumlu olmayabilir. Bu durumda ulaşılamayan ve çıkartılamayan kanserlerde Proton Işın Tedavisi ve radyoterapinin yaşam süresini uzattığı bir gerçektir.
Uzuv kaybını gerektiren tedavilerde radyoterapi asla uzvun korunmasına yönelik bir tercih olamaz, ancak uzuv kaybını engellemeye yardımcıdır. Ortopedik tümör cerrahisi cerrahi öncesi sınırları küçülmek için verilebilir. Beraberinde kemoterapi sıklıkla uygulanır. Cerrahi sonrası uydu tümörlerin yok olması ya da tümörün yayılması radyoterapi ile büyük ölçüde azaltılmaktadır.
Tümör Tedavisi
Kliniğimizde ortopedik tümörlere yaklaşımda uluslararası algoritmalar geçerlidir. Kitle tanısı koyulan ya da tespit edilen hastalarımızın tümör sınıflaması ve derecelenmesi yapıldıktan sonra tedavi planlanır. Sınıflama tümör büyüklüğü (T), Lenf Nodu yayılımı (N) ve metastaz durumu (M) klasik bir yaklaşım olarak temel oluşturur, ancak tümörün derecelendirmesi hücre yapısına bağlı olduğunda radyolojik bilimsel tecrübelere göre tümörün tipi hakkında kesine yakın bilgi alındıktan sonra biyopsi alınması algoritmanın temel aşamasıdır. Biyopsi iğne, eksizyonel, marjinal olabileceği gibi kompartmanı da içerebilir.
Hücre yapısı kesinleşmeden uzuv koruyucu ya da uzuv kaybına yol açacak tedaviler uygulanmaz. Hücre yapısı belirlendikten sonra cerrah hücrenin In situ olup olmadığına karar vererek tedaviye yönlendirir, bu karar kesinlikle cerrahidir, konseyi oluşturacak (Onkolog, Radyolog, Patolog vb.) hekimlerin önerileri doğrultusunda hasta ile iş birliği içinde verilir. Bu tür kritik aşamalarda tamamlayıcı ya da sonlandırıcı cerrahi ötelenirse radyoterapi ve kemoterapinin aksatılmaması hayat süresini uzatıp metastazı önleyecektir.